RSV (Respiratuar Sinsityal Virus)

RSV (Respiratuar Sinsityal Virus)

Respiratuar Sinsisyal Virüs yani RSV virüsü; Grip ve soğuk algınlığı ile benzer şikayetlere sebebiyet verirken, tedavi sürecinde gecikme yaşandığı takdirde akciğerleri tehdit etmektedir. Tüm yaş grupları risk altında olmakla birlikte RSV özellikle bebekler ve yaşlılarda yaşamı tehdit eden solunum yolu enfeksiyonlarına neden olmaktadır.
RSV; büyük çocuk ve erişkinlerde genellikle üst solunum yolu enfeksiyonu; bebek ve küçük çocuklar ile prematüre doğanlarda, bağışıklık yetmezliği olanlarda ve yaşlılarda ise ciddi alt solunum yolu enfeksiyonları geliştirebilmektedir.
RSV virüsü tıpkı yıllık salgınlar şeklinde özellikle kış ve erken ilkbahar aylarında görülmektedir.

Belirtileri

RSV grip ve soğuk algınlığı ile benzer belirtilere sahipken prematüre doğanlarda veya bebeklerde huzursuzluk, beslenmeme, sık nefes alma ya da solunum düzensizliklerine neden olmaktadır. Respiratuar Sinsisyal Virüsü enfekte salgılar ile doğrudan ve yakın temasla bireye çok çabuk bulaşır. Virüs ellerde yarım saatten fazla canlı kalabiliyor.

Tanısı

RSV enfeksiyonunun tanısı solunum yolu sekresyonlarında RSV antijenine bakılarak konulmaktadır. Bu yöntem yaygın olarak kullanılmaktadır. Hızlı sonuç alınmasının yanı sıra % 90 oranında doğru sonuç vermektedir. Laboratuvarımıza her gün çalışılmakta ve hızlı sonuç verilmektedir.

Faydalı Bilgiler

VİTAMİN H (BİOTİN)

VİTAMİN H

Biotin, besinlerin enerjiye dönüştürülmesine yardımcı olan B kompleks vitaminlerinden biridir. Cilt, saç, tırnak, göz, karaciğer, sinir sistemi sağlığı için çok faydalıdır; ayrıca kötü kolesterol ve kan şekerini düzenler. Embriyonik büyüme sürecinde hayati işlevleri olduğu için hamilelik sırasında alınması gereken başlıca vitamin desteklerinden biridir.
Sigara kullanımı, yetersiz beslenme ve diyabet vücuttaki biotin seviyesini düşürebilir. Biotin eksikliği saç kaybına, tırnak kırılmasına, cilt kuruluğu, ciltte döküntülere, konjuktivite, kas kramplarına, yüksek kolesterole, hamilelerde erken doğuma ve kalp sağlığı sorunlarına yol açabilir. Biotin eksikliğinde depresyon, yorgunluk, halüsinasyon, kol ve bacaklarda karıncalanma gibi belirtiler gözlenebilir.
Yumurta sarısı, karaciğer ve balık zengin biotin kaynaklarıdır. Çoğu insan, sağlıklı beslenerek ihtiyaç duydukları biotini gıdalardan alabilir, ancak bazı durumlarda takviyeler de gerekebilir. Biotin takviyeleri metabolik hızı artırarak kilo kaybını hızlandırır, akne, egzama tedavisinde etkilidir, saç kaybını önler; seboreik dermatit ve diyabet tedavisinde yardımcıdır.

Faydalı Bilgiler

E VİTAMİNİ

E VİTAMİNİ

 

Vücut için hayati önemde görevleri mevcuttur.
Çok güçlü bir antioksidan olduğundan hücre zarını koruyucu etkisi vardır. Antioksidan özelliği C, B3 vitamini ve selenyum gibi diğer besin maddeleriyle zenginleştirilir.
Aynı zamanda damar tıkanıklığından (ateroskleroz) koruyucu etkisi vardır. Damar tıkanıklığı ve sertliğini önler
Kanın pıhtılaşmasında görevli olan proteinlerin yapımında görev alır. Prematüre bebeklerde kansızlığı engeller.
Radyasyona karşı koruyucu etki sağlar.
Yaralar daha hızlı iyileşir.
Alzheimer ve Parkinson hastalığına karşı koruyu bir etkisi vardır.
Vücuttaki dengeleri bozulduğundan dolayı E vitaminine, bazı diyetlerde ihtiyaç olabilir.
E vitamini
• Bitkisel yağlar
• Tahıl taneleri
• Yağlı tohumlar
• Soya
• Yeşil yapraklı sebzeler
• Baklagillerde bol miktarda bulunur.
• Besinlerle vücuda yeteri kadar alınmadığı takdirde E vitamini eksikliği görülebilir
E vitamini eksikliğinde
• Bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu sık hastalanma
• Ciltte yaralar çıkması ve zor iyileşmesi
• Kas zayıflığı
• Denge ve yürüme zorlukları
• Titreme,
• Görme problemleri
• Kansızlık
• Kalp hastalığı
• Nörolojik problemler,
• Kulak uğultusu veya çınlaması
• Kısırlık
• Cinsel işlev bozukluğu
• Kolay yorulma
• Karaciğer rahatsızlıkları
Bu bulguları taşıyorsanız sebebi E vitamini eksikliği olabilir.

Faydalı Bilgiler

A VİTAMİNİ

A VİTAMİNİ

Görme, büyüme, üreme, embriyo gelişmesi, kan yapımı, bağışıklık sistemi ve doku hücre büyümesi için gereklidir.
Vücudun hastalıklara karşı bağışıklık sisteminin oluşumunda yardımcıdır.
Bağırsak, deri gibi epitel doku yapımı, gelişimi ve korunmasında görev alır, sağlıklı bir şekilde devamlılığını sağlayarak, enfeksiyonlara karşı korur.
Antioksidan olarak çalışırlar ve çeşitli kanser türleri ile yaşlanmaya bağlı hastalıklara karşı koruyucu etki gösterebilir.
Yiyeceklerde
• Karaciğer,
• Balık yağı,
• Süt, tereyağı, yumurta gibi besinlerden alınır.
• En çok sarı turuncu (Havuç, kış kabağı vb.)
• Koyu yeşil yapraklı sebzeler
• Sarı ve turuncu meyvelerde (Kayısı, şeftali vb.) bulunur.
A vitamini eksikliğinde
• A Vitamini eksikliğinin en bilinen belirtisi gece körlüğüdür.
• Göz kuruluğu, körlük
• Saç dökülmesi ve saçta kepeklenme
• Ciltte ve deride kuruma
• Korneada bulanıklık
• Bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı enfeksiyon hastalıklarında artış
• Çocuklarda büyüme geriliği
Yetersiz ve dengesiz beslenenlerde ve büyümenin hızlı olduğu çocukluk, gebe ve emzirme dönemlerinde A vitamini eksikliği daha sık görülür.
Kanda A vitamini seviyesinin ölçümü ile sağlığınızın devamlılığını sağlayabilirsiniz.

Faydalı Bilgiler

Amiloid A

Amiloid A

Serum Amiloid A proteini HDL metabolizmasında düzenleyici rolü olan bir apolipoproteindir ve enfeksiyöz olsun olmasın inflamasyona yanıt olarak kan konsantrasyonu hızla yükselir. Primer olarak karaciğerde sentezlenir. İyi bir akut faz belirtecidir. Çünkü, enfeksiyon, doku hasarı ya da travma sonrası görülen yükselme 24 saat içerisinde ilk konsantrasyonun bin katına kadar olabilmektedir.

SAA’nın özellikle önemli bir yanı da kronik inflamatuvar hastalıklarda ciddi bir komplikasyon olarak yıkım ürünlerinin değişik organlarda Amiloid A fibrilleri şeklinde birikmesidir.

CRP’e benzer şekilde SAA ölçümü inflamatuvar olayların tanısında yararlıdır. Aktiviteye bakılarak hastalığın ve tedavisinin takibi yapılabilir.

Viral enfeksiyonlarda, böbrek transplant hastalarının rejeksiyon reaksiyonlarında (özellikle immüno-supresif hastalarda) kortikosteroid tedavisi alan Kistik Fibroz hastalarında CRP’den daha faydalıdır. İnflamatuvar artrit vakalarında SAA hastalık aktivitesine en yakın korelasyona sahiptir.

Enfeksiyonlarda CRP ve SAA’in birlikte ölçümü tanısal hassasiyeti artırmaktadır.

AA Amiloidoz hastalarında, SAA düzeyini normale seviyeye indirmeye yönelik tedaviler hastalık seyrinde gelişmeye yol açarlar.

Faydalı Bilgiler

Ketojenik Diyet

Ketojenik Diyet

KETOJENİK DİYET, ZAYIFLAMA DİYETİ DEĞİLDİR!

Ketojenik diyet, diyet yapanlar arasında popüler olmadan önce de özellikle ilaca dirençli epilepsi hastası çocuklarda epilepsinin tedavisi için yıllardır kullanılan bir diyet yöntemidir.

Ketojenik diyet, düşük karbonhidratlı diyetlerle birçok yönden ortak noktaları olan çok düşük karbonhidrat içeren fakat yüksek yağ barındıran bir diyet olarak tanımlanmaktadır. Ketojenik beslenme diyeti, porsiyonlar ve pişirilme süreleri ile bir program oluşturmaktadır. Ketojenik beslenme için karbonhidrat alım zamanı önem arz etmektedir. Ketojenik diyet, zayıflama hedefiyle son yıllarda popüler olmuş olsa da epilepsi tedavisinde alternatif tedavi olarak uygulanabileceği bilim otoriteleri tarafından onaylanmıştır. Bu diyette hedef vücudu enerji sağlamak için yağ yakmak zorunda bırakmak. Bu nedenle de karbonhidrat kısıtlanıp yağ ve protein arttırılıyor. Ketojenik diyetin endokrin sistemini düzenlediği, kan glikoz düzeylerini stabilize ettiği, insülin duyarlılığını iyileştirdiği, kanser ve epilepsi gibi hastalıklarda destekleyici etkiler yarattığı söyleniyor.

Dengeli beslenmede vitamin ve mineraller yeterliyken KD’de meyve, sebze, tahıllar ve kalsiyum içeren gıdalar kısıtlanmış olduğundan vitamin ve mineral eklenmesi gereklidir. KD’de kalsiyum ve D vitamini azdır ve epilepsili çocuklarda da D vitamini düzeyleri düşüktür. Bu sebeple hem D vitamini hem de kalsiyum eklenmelidir. Çinko, bakır, selenyum ve fosfor düşük saptanırsa eklenir; normalse standart multivitamin olarak verilir. Karbohidratı olmayan veya az miktarda olan multivitaminler kullanılmalıdır.

Ketojenik diyet çeşitleri nelerdir?

Standart ketojenik diyet ( SKD) : Çok düşük karbonhidratlı, orta derecede protein içeren, yüksek yağlı bir diyettir. Diyet %75 yağ, %20 protein ve %5 karbonhidrat içermektedir.

Döngüsel ketojenik diyet ( DKD): Bu diyet 5 gün ağır ketojenik diyet, 2 gün yüksek karbonhidratlı diyet gününün birbirini izlediği bir programdır.

Hedeflenen ketojenik diyet (HKD): Bu diyet yapılan egzersizlere karbonhidrat eklenmesini içerir.
Yüksek proteinli ketojenik diyet :Standart ketojenik diyete benzeyen bu program proteini daha yüksek oranda içermektedir. Diyetin içeriği genellikle %60 karbonhidrat, %35 protein, %5 karbonhidrat şeklindedir.

Yan Etkileri

• Kabızlık,
• Kemik erimesi (osteoporoz),
• Asidoz (kan pH değerinde düşme),
• Kolesterol yüksekliği,
• Böbrek taşları,
• Karnitin eksikliği.

Tercih Edilen Yiyecekler

• Kırmızı et, balık eti, hindi ve tavuk eti,
• Süt ve süt ürünleri,
• Sebzeler (Kök sebzeler – patates vb.),
• Baklagiller,
• Yeşillikler,
• Şeker oranı düşük meyveler.

Faydalı Bilgiler

Diamin Oksidaz

Diamin Oksidaz

Histamin İntorelansı

Histamin İntorelansı, histaminin vücuttaki normal fonksiyonlarını gerçekleştirdiği seviyenin üzerine çıkmasıyla meydana gelir. Fazla histamin, alerjiye benzeyen semptomlara neden olur.
Histamine intoleransı olan hastalarla gıda uyarlılığı veya alerjisi olan hastalar benzer semptomlar gösterir.

Histamin intoleransının başlıca semptomları:
• Başağrıları/Migren
• Uykuya dalma güçlüğü
• Hipertansiyon
• Başdönmesi
• Kalp atımında düzensizlik veya çarpıntı
• Sıcak basması, yüz kızarması
• Endişe hali
• Bulantı, kusma
• Karın krampları
• Burun tıkanıklığı, nezle, solunum güçlüğü
• Adet düzensizliği
• Kurdeşen
• Yorgunluk
• Dokularda şişme, ödem

Diamin Oksidaz (DAO)

Histamin intoleransının ana nedeni, DAO’ın genetik veya sonradan edinilmiş sebeplerle fonksiyonunu yerine getirememesi nedeniyle, histaminin enzimatik yıkımının azalmasıdır. Bir diğer sebep ise DAO’nun diğer biyojenik aminler, alkol veya ilaçlarla kompetitif inhibisyonudur.
• Balık gibi histaminden zengin gıdalar, alkol (özellikle kırmızı şarap), histamin salınımına neden olan veya DAO’yu bloklayan ilaçlarla alevlenen histamin intoleransı belirtilerine sahip hastalarda, alerji ekarte edilmişse, histamin intoleransı da akılda tutulmalıdır.
• Histamin intoleransında, histamin konsantrasyonunda yükseklik ve/veya DAO aktivitesinde azalma görülür.
• Histaminsiz diyet, gerekli görülürse antihistaminikler ve DAO desteğiyle yerine koyma tedavisiyle semptomlarda düzelme sağlanmaktadır.

Faydalı Bilgiler

Kalprotektin (CALPROTECTIN)

Kalprotektin

Çocuklarda ve yetişkinlerde kalprotektin ölçümü, iltihabi bağırsak hastalıkları (Enflamatuar bağırsak hastalıkları) için biyokimyasal bir testtir. İltihabi bağırsak hastalıkları, tanısında ve tedavi izleminde ideal yöntemlerin girişimsel olmayan, tekrarlanabilir ve ucuz olması ile iltihabi bağırsak hastalığını göstermede özgül ve duyarlı olması beklenir. Kalprotektin tam da bu tanıma uygundur. Dışkıda kalprotektin miktarı hastalığın aktivasyonu ve histolojik durumu ile uyumludur. Dolayısıyla tedavinin takibinde iyi bir testtir.
İltihabi bağırsak hastalıkları, karın ağrısı ve ishalle seyreder. Ayrıca makattan kanama, kilo kaybı, halsizlik veya kansızlık varsa akla gelmelidir. Kesin tanı için endoskopi, kolonoskopi yapılmasından önce bu test ile araştırılması uygun olabilir. İngiltere’de uygulanan yöntem budur. İnvaziv kolonoskopi ihtiyacını ortadan kaldırabilmektedir. Dışkıda kalprotektin düzeyinin yüksek çıkması, bağırsaklarda bir iltihabın enflamasyonun olduğunu gösterir. Düzeyi ile hastalığın şiddeti orantılıdır. Test için az miktarda dışkı ( 2 gram) yeterlidir. Çalışma için laboratuvarımıza ulaşabilirsiniz , size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.

Bülten İndirin : >> Kalprotektin

Faydalı Bilgiler

Çocuklarda “Kan Alma” (İğne) Korkusu

Çocuklarda Kan Alma (İğne) Korkusu

 

Çocuğum kan aldırmaktan korkuyor, ne yapmalıyım?
• İğneden yalnız çocuklar değil yetişkinlerde korkmaktadır.
• Bu korkunun temelinde günümüzde ebeveynleri bu konuda her ne kadar bilinçli olsa da “uslu durmazsan eğer doktor/hemşire sana iğne yapar” gibi söylemler yatmaktadır.
• Bu söylemler iğne korkusunun haricinde sağlık profesyonellerine karşı korku ve güvensizlik gibi olumsuz duyguların oluşmasına da sebebiyet vermektedir.
• Bu gibi olumsuz duygulara sahip olmayan çocuklar da kan alım işleminde tedirgin hissedebilirler.
• Bu his son derece doğal, ebeveynler olarak anlayışla karşılamamız ve bunu çocuğa hissettirmemiz gerekmektedir.
• Ebeveynler tedirginlik hissi ile mücadele etmek adına kan alma işlemini çocuğa eğlenceli hikayeler ile süsleyerek anlatmalıdır.
• Ebeveynlerin sağlık personeline karşı tavır ve tutumları, ağlayan bir çocuğu sözde sakinleştirmek adına kullanılan “kim ağlatıyor benim kızımı/oğlumu, ben şimdi kızarım ona” gibi söylemler; çocuğun kan alma işlemine ve işlemi uygulayan sağlık profesyonellerine karşı besleyeceği duygular konusunda önem arz etmektedir.
• Çocuklar üzerinde “prensesler/erkekler ağlamaz” gibi söylemler ile baskı kurulmamalı, “ağlarsan o çok istediğin … sana almam” veya “ ağlarsan eğer sana çok kızarım” gibi söylemler ile çocuklar tehdit edilmemeli ya da çocuk “bak ağabey/abla/kardeş hiç ağlıyor mu” gibi söylemler ile başkaları ile mukayese edilmemelidir. Çünkü tüm bu yanlış yaklaşımlar çocuğun olumsuz duygularının artmasına neden olmaktadır.
• Günümüzde kan alımı uygulaması; iğne olarak bilinen enjektörle değil, kan alma seti- kelebek set- veya vacutainer ile yapılmaktadır.

Baby Lab

BRCA PLUS+16 GEN

BRCA PLUS+16 GEN

 

Meme Kanseri
Dünya genelinde her yıl 1,600,000 in üzerinde yeni olgu teşhis edilmektedir. Yaklaşık olarak 8 kadından 1 ‘ine yaşam süresi boyunca meme kanseri teşhisi konulmaktadır. Meme kanseri olgularının %5-1 0’u kalıtsaldır.

Over Kanseri
Dünya genelinde her yıl 230,000’in üzerinde yeni olgu teşhis edilmektedir. Bunların yaklaşık %20’si kalıtsaldır.
Kalıtsal meme ve over kanseri olguları sıklıkla BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlarla ilişkilendirilir, bunların her ikisi de DNA bütünlüğünü korumakla ilgili tümör baskılayıcı genlerdir.
Kalıtsal meme ve over kanseri olgularının yaklaşık %25’inin BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlardan kaynaklandığı tahmin edildiğinden, sağlık hizmeti sunucusuna daha kapsamlı bilgi sağlamak için incelenmesi gereken, bu kanser türleriyle ilgili başka genler de vardır.
Kalıtsal meme ve over kanseri olgularının sadece yaklaşık %25’i BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlardan kaynaklanmaktadır.
BRCA 1 veya BRCA2 genlerinde değişim olan kadınların yaklaşık %50’sinin ailesinde meme kanseri veya over kanseri geçmişi yoktur ve bu kanser türlerine yakalanma riskini arttıran mutasyonların taşıyıcısı olduklarının farkında değillerdir.

İleri Teknoloji
• Meme kanseri, over kanseri ve endometriyal kanserle ilgili BRCA1 ve BRCA2 genleri ve 16 gen içermektedir.
• Genlerin çift-sonlu okunmasıyla, herhangi patojenik mutasyonun veya Belirsiz Anlamlılık Değişiminin (BAD) tespitine imkan veren NGS sıralama (Yeni Nesil Sıralama).
• MLPA (Multipleks Ligasyona Dayalı Sonda Amplifikasyonu) ile BRCA1, BRCA2 ve EPCAM genlerindeki büyük çaplı kayıpların ve eşleşmelerin analizi.
• Sanger sıralama ile patojenik ve muhtemelen patojenik mutasyonların onaylanması.

Analitik Performans
• Analitik Duyarlılık 99%
• Analitik Özgüllük >96%
• Kan veya tükürük örneği ile sonuçlar 10 iş gününde çıkar.
Önemli Hususlar: Meme kanseri, over kanseri ve endometriyal kanserle ilgili gen panosunda mutasyonların varlığı aynı zamanda diğer kanser türleri veya kalıtsal kanser sendromları için daha yüksek bir risk düzeyine işaret edebilir (örneğin Lynch, Cowden ve Li-Fraumeni sendromları). Bu bilgiye, mümkün olması halinde, raporda yer verilecektir.

Endikasyonlar
Bu test; Ailesinde meme kanseri ve/veya over kanseri geçmişi olan kadınlarda endikedir.
• Ailevi kanser sendromundan etkilenmiş bir yakını olan kadınlarda endikedir.
• Potansiyel kalıtsal yapılarını belirlemek amacıyla, bu tür tümör sahibi olan hastalarda endikedir.
• Kalıtsal meme ve over kanserinin genetik riskini belirlemek ve çeşitli önleyici seçenekleri değerlendirmek için, daha önce ailesinde bu kanser türleri geçmişi olmayan 30 yaş ve üzeri kadınlar endikedir.
Bir mutasyon taşıyıcısının ilk derece yakınları, daha yüksek taşıyıcı olma riski ve hastalığı geliştirme riski barındırır. Uluslararası uzmanlar 30 yaş ve üzerindeki kadınlar için rutin tıbbi bakım sırasında BRCA1 ve BRCA2 genetik taramasını önermektedir.

Faydalı Bilgiler